Anksiyete (kaygı) bozukluğu, devamlı bir şekilde gelecekle ilgili düşünceler hakkında kaygı ve endişe duymaya denir. Anksiyete bozukluğu bulunan kişi hayatında hep kötü bir şey olacakmış duygusuna kapılarak hayattan keyif alamayacak duruma gelir ve bunun sonucunda günlük hayatında hiçbir şey yapmak istemez. Anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği takdirde hastalık seviyesine gelebilir ve kişinin sosyal hayatını çok ciddi bir şekilde etkiler. İleri boyutta kişi içine kapanır duyduğu yoğun kaygı hissi sebebiyle çevresiyle iletişim kuramaz hale gelir. Bu durum sanki hiç geçmeyecekmiş hissi uyandırır ancak Uzman Klinik Psikologlar tarafından uygulanan Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemiyle anksiyete bozuklukları rahat bir şekilde kontrol altına alınabilir.
Anksiyete bozukluğu belirtileri;
Gelecek için çok fazla endişe duyma
Sinirli, huzursuz ve gergin bir ruh hali
Sürekli kötü bir şey olacak duygusu ile yaşama
Terleme
Kendini zayıf ve güçsüz hissetme
Nefes alışın hızlanması
Uyku problemi yaşama
Dikkat eksikliği
Kalp atışlarında hızlanma
Mide problemleri ve hazımsızlık hali
Anksiyeteye sebep olan duruma karşı kaçınma hissi
Sürekli olaylar karşısında heyecanlı hissetme
Anksiyete bozukluğunu çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar şekillendirebilir. Çocuklukta yaşanan bu travmatik olaylardan dolayı kişi stres, panik gibi hislere karşı daha fazla yatkınlık gösterebilir. Araştırmalara göre, çocukluk döneminde ortaya çıkan anksiyete bozukluklarında hem çevresel hem de genetik faktörler birlikte etkili olmaktadır. Yukarıda sayılan belirtileri gösteriyorsanız alanında uzman klinik psikologlar eşliğinde bir tedavi sürecine girmeniz sizi bu problemden kurtarabilir.
Anksiyete bozukluğu nedeni tam olarak bilinemeyen bir ruhsal bozukluk türüdür.
Anksiyete bozukluğu travmatik olaylardan dolayı yada genetik faktörlerin etkisiyle ortaya çıkabilir.
Anksiyete bozukluğuna neden olabilecek bazı durumlar;
Travmatik bir olay yaşama
Kalp hastalıkları
Madde bağımlılığı
Kendini değersiz hissetme
Fiziksel yada duygusal şiddete maruz kalma
Baskı altında olma
Diyabet
Anksiyete bozukluğunun en sık görülen türleri;
Obsesif – kompulsif bozukluk (OKB)
Travma sonrası stres bozukluğu
Panik atak
Sosyal Fobi
Agorafobi
Genelleştirilmiş kaygı bozukluğu
Obsesif – Kompulsif Bozukluk (OKB):
Toplum tarafından “takıntı” olarak bilinen psikolojik rahatsızlıklardan bir tanesidir. Obsesif – Kompulsif Bozukluk birbirini tekrar eden takıntılı davranışlardır. Kontrolsüz bir şekilde gelişen düşünceler yüzünden kişide devamlı bir korku haline sebep olur. Obsesif – Kompulsif Bozukluk olan birey bu düşüncelerden kurtulmak için evden çıkarken ocağın kapalı olup olmadığını kontrol eder, gece yatmadan önce defalarca evdeki prizleri kontrol eder, devamlı ellerini yıkar yine evden çıkmadan önce ütü gibi prizlere takılan eşyaların prizlere takılı olup olmadığını kontrol eder takılı durumda ise fişleri prizlerden çıkartır ve evden öyle çıkışı gerçekleştirir. Kişiler takıntı denilen bu durumu yapmazlarsa anksiyete daha ileri boyutlara varabilir. Bu saplantılar kişinin toplantıya veya işe gecikme gibi problemler yaşamasına neden olur. Kişinin sosyal hayatını ciddi şekilde etkiler, kişi yapması gerekenleri geç bir şekilde yapar bu nedenle daha çok yorulur eğer tedavi olmazsa Obsesif – Kompulsif bozukluk çok daha ileri seviyelere erişebilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu:
Kişilerde travmatik durumlara yol açabilecek olaylar sonucu hissedilen korkular ve fiziksel tepkilerdir. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan birey yaşadığı olayı sürekli gözünün önüne getirerek o olayı tekrar tekrar yaşamaktadır. Uykusuzluk ve vücut ağrıları, travma sonrası stres bozukluğundan dolayı oluşabilen durumlardır. Bu konuya örnek vermek gerekirse, deprem anını yaşayan birey depremin oluşturduğu travmatik durumdan dolayı sürekli bir şekilde sanki tekrar deprem olacakmış hissine kapılır ve o deprem anını sürekli göz önüne getirerek o anı yaşamaktadır.
Panik Atak:
Herhangi bir sebebi olmaksızın kişide birden ortaya çıkan yoğun bir panik ve korku hissidir. Panik atak geçiren kişide ellerde terleme, nefes alamama, göğüs ağrısı ve hızlı kalp atışları gibi belirtiler baş gösterebilir. Bu belirtilerden dolayı panik atak geçiren kişiler genellikle kalp krizi geçiriyormuş hissine kapılabilir.
Sosyal Fobi:
Sosyal fobi, kişilerin sosyal hayatta toplumdan dışlanma, alay etme gibi kaygılara kapıldığı bir psikolojik rahatsızlıktır. Sosyal fobi yaşayan insanlar topluluk önünde konuşmaktan ve toplu bir yemek organizasyonuna katılmaktan çekinme gibi durumlar sosyal fobinin en belirgin örneklerindendir.
Agorafobi:
Agorafobisi olan kişiler sinema salonları, toplu taşıma araçları gibi kalabalık ortamlarda bulunmak istemezler. Bunun nedeni kendilerini doktora uzak hissederler ve bu mekanlarda tehlikeli bir durum oluşabileceğini düşünürler.
Genelleştirilmiş Kaygı Bozukluğu:
Genelleştirilmiş Kaygı Bozukluğu olan kişiler neredeyse her konuda tedirgin ve kaygılı hissederler. Sosyal hayatta karşımıza çıkan eve hırsız girmesi, aile bireylerinin ve sevdiği kişilerin hastalanması ya da borçları ödeyemeyeceğini düşünme gibi kişinin kontrol altına alamadığı durumlar genelleştirilmiş kaygı bozukluğu adı altına işlenebilecek psikolojik rahatsızlıklardır.
Anksiyete bozukluğu tedavisinde en sık kullanılan tedavi yöntemleri psikoterapi ve antidepresan kullanımına yöneliktir. Her insan endişe, korku ve gergin hisler hissedebilir. Bu her insanda anksiyete bozukluğu var demek değildir. Anksiyete bozukluğu olduğu düşünülen bireylerin sürekli olarak endişe, korku ve gergin hisler içerisinde olması gerekmektedir. Anksiyete bozukluğu tanısı için süreklilik önemlidir.
Anksiyete bozukluklarının tedavi sürecinde psikoterapi yöntemi kapsamında konuşma Terapisi ve Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Bilişsel Davranışçı Yöntemi, anksiyete bozukluğu bulunan bireyde sorunun temeline iner ve sorunun çözümü için kişiye farklı davranış alışkanlıkları kazandırır.
Marmara Psikoloji olarak alanında Uzman Klinik Psikologlar eşliğinde Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemi ile anksiyete bozukluğu olduğu düşünülen kişilerin bu sorununa çözüm üretmekteyiz.